İçeriğe geç

Devlet Hastanesi Göz muayenesi yapar mı ?

Devletin Gözü: Devlet Hastanesi Göz Muayenesi Yapar mı?

Bir siyaset bilimci olarak sıkça düşündüğüm bir şey vardır: Devlet yalnızca gözetler mi, yoksa görür mü?

Bu soru, yalnızca bürokratik bir gözlem meselesi değildir; aynı zamanda vatandaşla kurulan ilişkinin doğasını da belirler. “Devlet Hastanesi göz muayenesi yapar mı?” sorusu da bu bağlamda sıradan bir sağlık sorusu değil, devletin topluma nasıl baktığını sorgulatan bir metafordur. Devletin gözü, bir teşhis aracıdır: hem bireyin sağlığını hem toplumun yapısını ölçer.

Ama aynı zamanda bir güç aygıtıdır — kimlerin net görebileceğini, kimlerin bulanık kalacağını belirler.

Görmenin Siyaseti: Devletin Sağlıkla Kurduğu İktidar

Devlet hastanelerinde göz muayenesi yapılır, evet. Ancak siyaset bilimi açısından önemli olan, bu hizmetin nasıl ve kimler için yapıldığıdır.

Bir devletin sağlık sistemi, iktidarın görünmeyen yüzünü temsil eder. Sağlık politikaları, tıpkı ekonomi ya da eğitim politikaları gibi birer güç aracıdır. Sağlık hizmetine erişim, bir toplumun eşitlik anlayışını test eden en somut göstergelerden biridir.

Devlet hastanelerinde göz muayenesi, herkes için “ulaşılabilir” gibi görünse de, gerçekte erişim süresi, randevu sistemi, donanım farkı ve hizmet kalitesi üzerinden bir sınıfsal ayrışma yaratır. Bu ayrışma, vatandaşlık eşitliğinin altını sessizce oyar.

Bir yurttaş, randevusunu haftalarca beklerken bir diğeri özel hastanede birkaç dakika içinde aynı hizmeti alır. Bu durum yalnızca sağlıkta değil, demokraside de bir “görme eşitsizliği”dir.

Kurumların Gözü: Denetim mi, Hizmet mi?

Kurumlar, siyaset biliminin en karmaşık yapılarıdır çünkü hem hizmet ederler hem de denetlerler.

Devlet hastaneleri de bu ikili yapının tipik örneğidir.

Bir yandan vatandaşın sağlık hakkını korur, diğer yandan devletin gözetleme mekanizmasının bir parçasıdır. Hastane kayıt sistemleri, SGK verileri, kimlik doğrulama süreçleri…

Hepsi birer “görme pratiğidir.”

Bu durum, Michel Foucault’nun bahsettiği panoptikon mantığını çağrıştırır: Herkesin görüldüğü, ama kimsenin tam olarak görmediği bir sistem.

Evet, devlet hastanesi göz muayenesi yapar — ama o esnada aslında kim kimi muayene eder? Devlet mi vatandaşı, yoksa vatandaş mı devleti?

Erkek Stratejisi ve Kadın Katılımı: İki Farklı Görme Biçimi

Siyaset bilimi, toplumsal cinsiyet perspektifi olmadan eksik kalır.

Devletin sağlık politikalarına erkekler genellikle stratejik, sistematik ve güç odaklı bir pencereden bakar: kaynak dağıtımı, etkinlik, verimlilik.

Kadınlar ise bu sistemi katılımcı, ilişkisel ve toplumsal dayanışma ekseninde değerlendirir: erişilebilirlik, empati, adalet.

Göz muayenesi gibi basit bir hizmet bile, bu iki farklı bakışın çatışma alanıdır.

Bir erkek için bu süreç bir “randevu ve işlem”dir; bir kadın içinse “hak ve bakım” meselesidir. Toplumsal cinsiyetin siyasal merceği burada devreye girer:

Gerçek adalet, yalnızca herkesin görebilmesiyle değil, herkesin aynı ışık altında görebilmesiyle mümkündür.

İdeolojinin Merceği: Devlet Ne Kadar Görmek İstiyor?

Her ideoloji, devlete bir görme biçimi kazandırır. Liberal devlet, bireyin kendi merceğini almasını ister; devletin rolü sadece çerçeveyi sağlamaktır. Sosyal devlet, herkesin eşit şekilde görebilmesi için aynı merceği dağıtır. Popülist devlet ise halkın görme isteğini yönlendirir, hatta bazen “görmemeyi” teşvik eder.

Bu bağlamda “Devlet hastanesi göz muayenesi yapar mı?” sorusu şu hale gelir: Devlet, vatandaşının görmesini gerçekten istiyor mu?

Çünkü görmek, fark etmek demektir; fark etmek ise sorgulamaya yol açar.

İktidarın doğası gereği, her zaman sorgulanmak istemediğini biliyoruz.

Vatandaşlık ve Görme Hakkı

Bir toplumda görme hakkı, yalnızca bir sağlık hizmeti değil, aynı zamanda bir demokratik haktır.

Bir vatandaş, devlet hastanesinde göz muayenesi yaptırabiliyorsa bu, görünürde eşitlik sağlar; fakat bu hizmetin kalitesi, sıklığı ve erişilebilirliği belirleyici faktördür.

Gerçek vatandaşlık, yalnızca görmekle değil, “görülmekle” de ilgilidir.

Devlet, vatandaşına bakarken onu gerçekten “görüyor mu”, yoksa sadece kayıt altına mı alıyor?

Görmenin bedeli, yalnızca maddi değil, semboliktir.

Bir vatandaş devlet kapısında sıra beklerken aslında bir hizmete değil, tanınmaya ihtiyaç duyar.

Sonuç: Devletin Gözü Kimde?

Evet, devlet hastaneleri göz muayenesi yapar.

Ama asıl soru şudur: Bu muayene, gerçekten görme özgürlüğü mü sağlar, yoksa görmenin sınırlarını mı çizer?

Bir devlet, vatandaşının göz sağlığını koruyabilir ama onun bakışını kontrol edemez — ya da etmek istememelidir. Gerçek demokrasi, her gözün özgürce bakabildiği bir düzendir.

Şimdi kendinize şu soruyu sorun:

Net görmeye başladığınızda, ilk kime bakacaksınız — devlete mi, kendinize mi, yoksa birbirinize mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money